İŞ HAYATINDA ÖNEMİ GİDEREK ARTAN YANIMIZ; “YUMUŞAK BECERİLER”
“Söz kalpten çıkarsa kalbe ulaşır, dilden çıkarsa kulağı geçemez, (gönle inemez)”
Sâdî Şîrâzî
- Bizim mali işler müdürü, bütçe disiplinini o kadar iyi uyguladı ki, kârlılığımız geçen yıla göre %20 arttı. İşini çok iyi biliyor, ama kimse ile geçinemiyor.
- Pazarlamaya gelen yeni arkadaş şirkete yeni bakış açısı ile çok farklı şeyler katacağını daha şimdiden gösterdi. Fakat satışçılara kendini sevdiremedi, biraz tepeden bakıyor gibi.
- O kadar tembihliyoruz, önemli konuları ilgili tarafları dahil ederek bilgilendirin diye, ama herkes bilgiyi kendinde tutuyor. Veriler akmayınca da doğru kararlar ya alınamıyor ya da geç alınıyor.
- Bu nasıl bir şirket anlamadım. Dünyanın parasını verdiler Genel Müdür olarak aldılar beni, ama tembihlemişler CFO bana finansal bilgileri vermiyor. Her defasında patrondan onay alması gerekiyormuş.
Yukarıdaki gibi konuşmaları kim bilir kaç defa duydunuz, ya da yaptınız. Belki de fazlalarını. Bu konuşmalar sizce neden oluyor?
Teknik yetkinlik bakımından birer yıldızlar topluluğu olan birçok şirkette, daha düşük profilden insanların çalıştığı şirketlere göre istenen sonuçların elde edilemiyor olması neyle açıklanabilir ki? Ya da en ünlü danışmanlık firmalarından milyon dolarlar ödeyerek destek almış, stratejisini, kısa ve uzun vadeli hedeflerini belirlemiş, organizasyonel yapısını ve sistem alt yapısını kurmuş devasa büyüklükteki yapılarda çalışan insanların bu kadar çok gelecek kaygısı taşıyor olmaları, nasıl yorumlanabilir ki?
Bu soruların birçok cevabı bulunabilir elbette. Biz bugün işletme içindeki insanların sahip oldukları teknik yetkinlik dışındaki özellik ve becerilerin anlamına ve önemine odaklanacağız.
Niye mi? Her gün karşımıza çıkan iş ilanlarında giderek uzayan, teknik yetkinlikler dışındaki özelliklerin ne işe yaradığını, niye o kadar ısrarla orada olduğunu anlamak için. Birbirine benzeyen, her ilanda gördüğümüz, etkili iletişim, analitik düşünme, empati becerisi, takım oyuncusu olmak, müzakere yönetimi, çatışma yönetimi gibi uzayan listenin neden ortaya çıktığını bir başka açıdan yorumlamak gerekir. Belki de şirket içindeki “istihdam patronları” olan İK yöneticilerinin keşfettiği ve bizimle bu şekilde paylaştığı mutluluk formülünün adıdır bu. İşin ehli, artan kaygıyı azaltmayı, azalan mutluluğu “Yumuşak Beceriler – Soft Skills” olan bu özellikler ile artırmayı düşünüyor olabilirler.
Yumuşak Beceriler Nedir? Kendi kendimize veya başkaları ile çalışırken o işi yapmak için lazım gelen teknik, eğitim ve öğretime dayalı özellikler (bunlara sert beceriler denilmektedir) dışındaki, iş yapılmasına şekil veren kişisel özellik ve alışkanlıkların tamamına yumuşak beceriler denilmektedir.
Kapsamın ne kadar geniş olabileceğini tahmin etmek zor değil. Teknik yetkinlik dışında kalan insanın özelliklerine ait her başlığı buraya alınca, konunun önemini anlamak da çok zor olmasa gerek. Bu becerilerin bir diğer özelliği de beceriyi kazanan kişinin bu yanını başka işlere aktarabilmesi, taşıyabilmesidir. Bunun içindir ki yumuşak beceriler ile aktarılabilir beceriler bazen eş anlamlı olarak kullanılıyor. Literatürde, teknoloji kullanımı, yazılı veya sözlü iletişim becerileri gibi bazı işler için zorunlu teknik yeterlilik olan sert becerilerin de aktarılabilir olduğu kabul edilir. Bu başka bir yazı konusu olabilecek kadar derindir.
İlk kez 1960’larda kullanılmaya başlayan yumuşak beceriler kavramı, çıkış itibarı ile eski, duygusal zekâ ve sosyal zekâ kavramlarının ve literatürünün hayatımızdaki yeri ve öneminin artması ve değerinin anlaşılması ile yenidir.
Teknik yeterlilik dışında kişisel özelliklerin tamamı diye yaptığımız tanımdan hareketle çok uzun bir liste çıkarmak mümkün. Kendimce bir liste yaptım lütfen siz de ilavelerinizi yapınız.
Sosyal becerilerGüvenilirlikİş Etiği ve TutarlılıkDuygusal kontrolMotivasyonPozitiflikZaman yönetimi | EmpatiİletişimTakım çalışmasıLiderlikÖğrenmeye Açık ZihinEleştirel düşünceYaratıcı düşünce | Çözüm OdaklılıkMüzakere yönetimiÇatışma yönetimiUyumlulukOrganizasyon yeteneği… |
Mesleki derinleşmede, tıp, mühendislik gibi kuvvetli teknik yanları olan meslekler dahil bütün işler, gerçekte iş başında öğrenilir. Okul bu anlamda ana bir yönlendirme rolü oynuyor ki, bizim gibi sosyal bilimlerden mezun olanların yönleneceği alanın da neredeyse sınırı yok. Bu sebeple iş ortamı ve o ortamdaki insanların sahip olduğu teknik yetkinliklerin dışındaki özellikleri, yani yumuşak becerilerin değerinin ne olduğu çok daha açık görülüyor. Nasıl mı?
İnsanların anlayışlı güvenilir, tutarlı, uyumlu, güçlü iletişimde olduğu, analitik düşünmeye ve düşündürtmeye yatkın, yaratıcılığın, çözüm odaklılığın, takım olma ve liderlik özelliklerinin parlatıldığı ve duygudaşlığın üst seviyede olduğu bir iş yerinde teknik yetkinliklerin kazanılması ve kazandırılmasının kolaylığını, gelin birlikte düşünelim. Böyle bir yapıda neler başarılmaz ki!
Böyle bir ortamda kimse açığa düşmez, kimse kendini kötü hissetmez, problemler olabilecek en hızlı bir şekilde çözülür ve insanlar bugüne ve geleceğe daha umutla bakar. Bilgi almaktan ve vermekten insanların keyif aldığı, bilenin bildiği ile hükümranlık kurmadığı, bilmeyenin öğrenme kanallarını çekinmeden kullanabileceği bir yapı sizce de harika olmaz mı? Peki bu mümkün mü?
Onlarca firmayı yakından tanımış biri olarak, 35 yıllık iş hayatımda bunların başarılabildiği yapıları ve zamanları gördüm. Yani mümkün. Olmayan yapıları da gördüm ve görüyorum. Ve bütün içtenliğim ile şunu söyleyeyim; başta güven olmak üzere yumuşak becerilerin hakkıyla yer bulduğu yapılar, sert becerileri de problemsiz bir şekilde geliştirir, bu da o organizasyonların hedef tutturma diye bir derdinin olmayacağı anlamına gelir.
Lütfen içinde bulunduğumuz yapılara bir de bu göz ile bakalım. Yumuşak beceriler ile birbirimizi kollayan ve koruyan aynı amaca kilitlenmiş tek vücut olmuş geleceğe umut ile bakan bir yerde miyiz? Ya da… Dilim varmadı!
Keşfimiz bol olsun. Tespitimizi yapalım, tedavisini de inşallah yaparız.